Elektrik Mühendisleri Odası bir basın toplantısı düzenleyerek 3G’ye neden karşı olduklarını anlattı.
GNRK Merkezi Sorumlusu Arzu Fırlarer, bugün yaklaşık 20 milyar insanın kullandığı cep teflonları ve baz istasyon sayılarının artması ile insan sağlığının tehdit altında olduğunu söyledi.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) ile Gazi Üniversitesi Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezi (GNRK) 3. Nesil (3N) iletişim sistemi ve elektromanyetik kirlilik konusunda ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, alınması gereken önlemler konusunda uyarılarda bulundu. EMO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tarık Öden ve GNRK Merkezi Sorumlusu Arzu Fırlarer’in okudukları açıklamaları aşağıda okuyabilirsiniz.
3N’de yeni telefon maliyeti
Tarık Öden, ülkemizdeki kara listeye alınan 8.5 milyon cep telefonu üzerinden 100 TL’lik en az satış fiyatı üzerinden Türkiye’nin 850 milyon TL zararda olduğunu kaydetti. Kayıtlı cep telefonu sayısı 104 milyon iken abone sayısının 63.6 milyon olmasının 40 milyon 400 bin telefonun da kullanılmaz durumda olduğunu gösterdiğini, bunun da ekonomik değerinin yine en düşük düzeyden hesaplandığında 4 milyar TL’den fazla olduğunu ortaya koydu. 3N ile uyumlu 3 milyon telefon dışarıda bırakıldığında tüm ülkede 3N teknolojisinin kullanılması için 60.6 milyon telefonun daha kullanılamaz hale geleceğini, bunun da 6 milyar 60 milyon TL anlamına geldiğini aktaran Öden, 240 TL’den başlayıp 1700 TL’lere ulaşan 3N uyumlu cihazlar için de tüm kullanıcıların geçmesi durumunda 14.5 milyar TL’lik bir kaynağın aktarılacağını hesabını açıkladı.
Türkiye teknoloji çöplüğüne dönüşecek
Tarık Öden şöyle konuştu: “3N ile Türkiye’nin iletişim alanında teknolojik çağ atladığını iddia etmek ciddi bir yanılgıdan ibarettir. Böylece iletişim alanında yüksek teknoloji ürünü sistem ve teçhizatları, sorunları ile birlikte satın almaya dayalı Türkiye’de yaşanan ilklere 3N ile bir yenisini daha eklemiş oluyoruz. Çok uzun sürmeyecek bir kaç yıl sonra, 4N ile bu ilkleri sürdüreceğiz. Bütün bu yaşananlar; ülkemizde yeterince önem verilmeyen ve teşvik edilmeyen üretime dayalı elektronik sanayi sektörü ve bu alandaki Ar-Ge çalışmalarında bir kez daha sınıfta kaldığımızın resmidir. Dünya devleri konumunda olan pazara egemen şirketler, muazzam bir propaganda ile tüketiciyi baskı altına almaya çalışmaktadır. Uluslararası pazarlara bağımlı olan Türkiye gibi ülkelerin teknoloji çöplüğüne dönüşmesi sağlanmaktadır.
Toplumsal gelişmeyi sağlayabilecek tüm iletişim teknolojileri gibi ne yazık ki 3N’de şirketlerin kar mantığı içerisinde bir oyun ve eğlence platformu olarak ele alınmaktadır. Bu da teknolojik gelişmenin toplumsal gelişmeyi motive etmesini ve toplumsal yararın açığa çıkmasını olanaksız hale getiren bir yaklaşımdır. Küresel sermaye, sadece kar odaklı bir anlayışla müşterilerine hizmet sunmayı hedeflerken; kamu sağlığı boyutu, kaynakların ekonomik ve ihtiyaca göre kullanımı ne yazık ki göz ardı edilmektedir. Uzun süreli cep telefonu görüşmelerini teşvik eden, hatta çocukları bile cep telefonu kullanmaya teşvik eden yoğun reklam kampanyalarını endişeyle izliyoruz. Tüketim çılgınlığı boyutunda temel ihtiyaçlarımızın sınırlarını genişleterek teknolojiyi satın almak ve bunu bir aksesuar olarak kullanmak yerine; eğitime, bilme ve teknolojiye katkılarından hareketle bilgi toplumu kavramının içini dolduracak bir biçimde teknolojiden istifade edilmesi gerekmektedir.”
“3N ile baz istasyonu sayısı artacak”
EMO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Öden, 3N sisteminde bölgedeki baz istasyonun kapsadığı alan içinde iletişim trafiği arttıkça iletim hızının düştüğü, bunun da yeni baz istasyonları gerektirdiğini belirtti. “Hizmetlerin kaliteli ve istenilen seviyede tüketiciye yansıması için abone yoğunluğuna paralel olarak baz istasyonu sayısını o ölçüde artırılması zorunluluğu vardır. Bu durum, 3N hizmeti ile şimdiki düzensiz, görüntü kirliliği oluşturan ve insan sağlığı için tehlikeli baz istasyonlarının sayısının daha da artacağı anlamına gelmektedir” diyen Tarık Öden, dünyada elektromanyetik kirlilik konusunda çeşitli çalışmalar yürütülürken, Türkiye’de yetkililerin bu konudan uzak durmayı tercih ettiklerini söyledi. Konuya ilişkin çalışmalarda meslek örgütlerinin bypass edilmesini de eleştiren Öden, 16 Mayıs 2009 tarihli yönetmelikle elektromanyetik alan ölçüm ve denetlemesi konusunda il mahalli çevre kurullarının dışarıda bırakılmasına da tepki gösterdi. Öden, Samsun’un Bafra İlçesi’nde mahalle sakinleri tarafından açılan dava sonucunda “Hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar değerli değildir” vurgusuyla baz istasyonunun kaldırılması kararı çıktığını anımsatırken, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu örnek kararlar dikkate alınarak, baz istasyonlarının kurulumunda ciddi denetimlerin yapılması gerektiği açıktır. Baz istasyonlarının kurulumu ve işletme dönemi, meslek odaları tarafından denetlenebilmeli, olumsuz ölçümle raporlanan veya yönetmelikte belirlenen limit değerlerin üzerinde elektrik alan şiddeti yayan tesisler işletme dışı bırakılmalıdır. Günümüzde olduğu gibi şirketlerin kendi istasyonlarını ölçmesi ve raporlamasına dönüşen ve duyarlı yurttaşların hukuki yollara başvurusu sonucu yapılan denetimin, halk sağlığını esas alan güvenilir kamusal denetim anlayışı ile bağdaşmayacağı açıktır.”
Sağlık üzerinde ciddi etkiler bırakacak
Elektromanyetik kirliliğin sağlık üzerine etkilerini anlatan GNRK Merkezi Sorumlusu Arzu Fırlarer ise, bugün yaklaşık 20 milyar insanın kullandığı cep teflonları ve baz istasyon sayılarının artması ile giderek artan oranda radyo frekans radyasyona maruz kalındığını belirtti. Bu alanların etkisine ilişkin yapılan çalışmalarda, “çeşitli kanser türleri, lösemi, lenfoma, kan beyin bariyeri geçirgenliğinin artması, beyin sıcaklığının, hücre ve DNA sentezinin artması, üremede azalma, kromozomal bozulmalar, beyin elektriksel aktivitesinin (EEG), kan basıncının artması, davranış bozukluğu, çocuklarda öğrenme güçlüğü gibi pek çok etkinin varlığının gösterildiğini anlattı. Fırlarer, bilim insanlarının ve Uluslararası Elektromanyetik Alanlar Güvenlik Komisyonu üyelerinin kaleme aldığı Beneveto Bildirgesi’ne atıfta bulunarak, özellikle çocuklar ve gençlerin cep telefonu ve kablosuz telefon kullanımının sınırlandırılması ve onlara yönelik cep telefonu reklam kampanyalarının yasaklanmasının gündeme getirildiğini bildirdi. Fırlarer, 16 yaş altındaki çocukların henüz bilişsel fonksiyonlarının gelişmekte olması, beyin gelişiminin devam ediyor olması, ayrıca beyin sıvı yoğunluğunun fazla olması sonucunda yetişkinlere göre daha fazla elektromanyetik alan iletkenliği bulunması nedeniyle bu konunun çok önemli olduğunu anlattı. Arzu Fırlarer, Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Elektromanyetik Güvenlik Komisyonu’nun, ülkemizde de Gazi Non-İyonizan Radyasyondan Koruma Merkezi’nin önerilerinin dikkate alınmasını talep etti.
Araştırma için bütçe talebi
GNRK Merkezi Sorumlusu Fırlarer, Avrupa ve Amerika’nın elektromanyetik alanlar konusundaki araştırmalara bütçe ayırdığını kaydederek, Türkiye’nin de kaynak ayırması talebini gündeme getirdi. Arzu Fırlarer, Uluslararası Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Komisyonu’nun belirlediği standartlarda yalnızca ısı etkisinin göz önüne alındığı, canlılar üzerindeki diğer biyolojik etkileri dikkate alan standartlar oluşturulmadığını belirtirken, pek çok ülkenin bu sınırların çok daha aşağısında limit değerler belirlediğini kaydetti.
Türkiye’de sınır değer düşürülmeli
Türkiye’de ise Telekomünikasyon Kurumu’nun 2001 yılında yayımlanan yönetmelikle belirlediği sınır değerleri GNRK’nın yüksek bulduğunu Fırlarer şöyle ifade etti: “Toplantılarda Dr. Seyhan (GNRK Merkezi Kurucusu ve Müdürü Dr. Nesrin Seyhan) TK’na 900 MHz standardı olan 41 V/m yerine 4 V/m’nin, 1800 MHz için de 6 V/m’nin sınır değer alınmasını önermiştir.”
Anten ve kulelerin kurulacağı yerlere ilişkin olarak da uyarı ve önerilerde bulunan Fırlarer, konuşmasını şöyle tamamladı: “GNRK, eğer bir bölgede baz istasyonu kurulumu zorunlu ise kurallara uygun olarak dikilen kulelerin tepesine kurulmasını önermektedir. Ancak bu durumun mümkün olmadığı yada iletişim probleminin çözülemediği ender durumlarda çevrede bulunan en yüksek binanın tepesine yapılacak ek bir çıkmanın üzerine dikilecek minimum 3 metrelik kulenin üzerine kurulması tercih edilmelidir. Baz istasyonunun binanın çatısına kurulmasının zorunlu olduğu durumlarda o binanın çevre binalardan daha yüksek olması gerekmektedir. Bu durumda bile hem binada oturanlar hem de yakın çevresinde yaşayanlar ile anlaşmaya varılarak kurulmalıdır. Yerleşim alanlarında elektromanyetik alanlara aşırı duyarlı insanlar için kablosuz iletişimin olmadığı alanlar oluşturulmalıdır.
Dr. Nesrin Seyhan’ın üyesi olduğu ve hazırlanmasında görev aldığı Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Elektromanyetik Alanlar Uluslararası Danışma Komitesinin Mayıs 2006 tarihli “Bilimsel Belirsizliklerin Olduğu Durumlarda Halk Sağlığı” (Framework Guiding Public Health Policy Options in Areas of Scientific Uncertainty) başlıklı raporunda;
- Baz istasyonlarının çocukların bulunduğu hastane, çocuk bahçesi, kreş ve okul gibi yerlere veya yakınlara kurulmasından sakınılmasını
- Baz istasyonlarını kurma kararında halkın duyarlılığı ve estetiğin göz önüne alınmasını
- Cep telefonu operatörleri ile çevrede oturanlar arasında baz istasyonu kurulmadan önce bir anlaşmanın olmasına önem verilmesi gerektiği belirtilmektedir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder